Şeytan Sofrası'nda güneş batışı...
ADANIN ADI NEREDEN GELİYOR?
Kurtulus Savaşı'ndan sonra, Yunanlılar'a karşı ilk karşı koyan komutanın anısına adaya "Alibey Adası" adı verildi. Ancak Cunda Adası ismi adaya verilen bir başka isimdir.
Yazar Ahmet Yorulmaz'ın Ayvalık'ı Gezerken 5 isimli kitabında yazdığına göre:
" Ayvalık'ın karşısındaki adaya Cunda deniyor. Bu adın Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'sinde geçen Yunda Adalarından Galat olduğu sanılıyor.Her iki isim de kullanılmaktadır bugün. Bazı gezginlerin, halktan birisinin adaya "Cunda" demesini yadırgamamaları, isimde Rumluk aramamaları gerekir.Çünkü Ayvalıklı Rumlar buraya "kokulu ada" anlamına gelen "Moshonis" adını vermişlerdi.
Bunun da ünlü bir korsandan geldiği kayıtlıdır. "
Alibey Adası'nda taş mimarisiyle Rum evleri, manastırlar, yaşlı zeytin ağaçları, rengarenk tekneli balıkçılar arasında bambaşka bir atmosfer yaşanıyor. Adanın arka yüzündeki keşfedilecek birçıok yer var. Gezinize Alibey Adası'nın yerleşim alanı, Ayvalık'a bakan yüzünden başlayabilirsiniz.
Adaya girişte karşınıza çıkan metruk değirmenden sola dönünce, kendizini adanın taş kaplı daracık sokaklarında bulunuyorsunuz.
Eski taş evlerin arasında müşteri bekleyen at arabası sahibi...
Dar sokaklara keskin dönemeçlere uyum sağlayan at arabaları ve merkep taşımacılığı hala sürüyor.
Bölgesel renkteki taş yapıların kapıları, balkon demirleri, pencere pervazları ve kapı tokmakları ile farklı olduklarını bir çırpıda anlatıyor.
Adanın yüksek tepelerinden Ayvalık'a doğru bakınca solunuzda Dalyan Boğazı yer alıyor.
Sekiz manastır ve bir o kadar da kilisenin yer aldığı ada, koruma alanı ilan edilmekte geç kalınmasına rağmen, eski medeniyetleri anımsatan bir çok özelliğini hala koruyor.
Sessizliğin hakim olduğu sokaklardaki gezinizde, resim fotoğraf, film gibi bir çok sanat faaliyeti gerçekleştirebilecek imkanları da bulabilirsiniz.
Adanın diğer kısımları, doğa yürüyüşlerine daha uygun flora ve fauna zenginliğini içeriyor.
Alibey Adası, özellikle iskelenin arkasından itibaren daracık sokakları, birbirine yaslanan kime restore edilmiş kimine dokunulmamış eski Rum Evleriyle sokak sokak keyifle gezilecek nitelikte...
Her şey yüzyıllar öncesinden kalmış gibi.Evlerin arasından Adayı hakim bir tepeden görebileceğiniz Aşıklar Tepesi'ne de çıkabiliyorsunuz...
Sahil sonunda ise, Ayvalık otobüslerinin kalktığı yerde, Adaya Yunanistan'dan ilk getirilen getirilen göçmenlerin denizden karaya çıktığı noktada, bir mevlevi heykeli var. Burada adanın tarihçesi bir tabelaya yazılmış...
PATRİCYA
Alibey Adası'nda gidecek yer çok. Denize gitmek istiyorsanız karadan adanın arka tarafında bulunan Patricia'ya gidebilirsiniz. Yol zeytin ağaçlarının arasından geçiyor. Yarım adanın arkasındaki Patricia gerçekten görülmeli. Günümüze kalan çoğu harap da olsa rum evlerini, yaşam biçimini görme şansınız var. Tabii ki, sahilde de denize girme imkanı var. Temiz kimsenin olmadığı nefis yerler.
HAYDİ TEKNE İLE ADALAR GEZİSİNE ÇIKIYORUZ!
Bir başka deniz alternatifi ise, ya Ayvalık'tan iskeleden binebileceğiniz ya da Alibey Adası iskelesinden de katılabileceğiniz tekne turları. Ayvalık civarında bulunan 23 ada rüzgarın durumuna göre dolaşılıyor. Bir gezide 4-5 adaya uğrayabiliyorsunuz. Adaların koyları nefis. Bu turlara biz Bambi Tur'un sahibi Coşkun Kaptan'ın teknesiyle çıktık. Kaptan tekneye biner binmez sizi karşılıyor. Teknenin kurallarını anlatarak size aydınlatıyor...
Bu kurallar da neyin nesi demeyin. Uzun yıllar Almanya'da kalan kaptan, tekne gezisinin ne kadar farklı olduğunu size hissettiriyor. İnsanların yol boyunca en çok ihtiyacı olan tuvalet konusunda çok titiz oldukları verdiği bilginin en önemli bölümünü oluşturuyor. Tuvalete her giren kişi tekne görevlilerini bildiriyor. Çıkar çıkmaz da hemen görevli tuvalete girip, içerisini dezenfekte ediyor.
Kısacası günübirlik de olsa, denizin ortasında keyifli yolculuk yapmak istiyorsanız size tavsiye edebilirim. Kaliteli bir tekne. Herkesin yeri rezervasyon durumuna göre teknede ayrılıyor. Üst kısmında ise güneşlenebiliyorsunuz. Yemekli tur alırsanız keyfiniz daha da yerinde oluyor.
Öğlenleri genellikle balık salata ve meyveden oluşan menü var. Ama menünü özelliği hemen her şeyi doyana kadar yiyorsunuz.
Balıklar gözünüzün önünde teknede hazırlanıyor. Salata da öyle. Keyifle bir yandan güzel bir koyda dinleniyor. Bir yandan da yemek yiyorsunuz. Kaptan en yoğun sezonun temmuz ağustos ayı alduğunu anlatıyor. Aslında tekneler 1 Mayıs ile 30 Ekim arasında hizmet veriyor. Sabah 11.00 gibi denize çıkılyor. Akşam 18.30'da geriye dönülüyor.
Denizde Melina, Karaada Akvuryum, Çoban Kayalıkları, İncirli ada gibi yerlere uğranıyor. Adaların isimleri, üzerlerinde yetişen meyvelere ya da coğrafi şekillere göre yöre halkı tarafından konulmuş.
Bölgede Maden Adaları da var. Bir zamanlar maden çıkarılan adalarda şimdi ocaklar faaliyetini durdurmuş ama bazılarının bacaları hala gözüküyor. 25 yıl öncesine kadar bu madenler çalışıyormuş.
Gelir az gider fazla olunca madenlerin çalışmasına ara vermişler. Ancak adaların en keyifsiz yanı, üzerlerinde bulunan kiliselerin, binaların bugüne kadar metruk olarak bırakılması. Bir çok adada bulunan kilise, zamanın tahribatına dayanamamış. Un ufak olmuş.
Gezilerde Patrica manastırı denilen Ayışığı Manastırı'na da uğranıyor. Burası da aslında karayoluyla da gidilen bir manastır. Ama adanın uç kısmında ve yol olmayan bir yerde olduğu için en iyisi, tekneyle gitmek. Deniz kenarında metruk olarak duruyor. Buraya gelen Yunanlılar, Rumlar mutlaka bu manastırı ziyaret ediyor.
Kaptanlar gezilerini rüzgar durumuna göre belirliyor. Lodos olursa Alibey Adası Güney Batı kısmına gidiliyor. Burası geziliyor. Ayvalık'tan ayrıca Assos'a da feribot çalışıyor.
Ada aslında çok büyük. 8 mil hızla tekneyle giderseniz, 5 saatte etrafını ancak dolaşabiliyorsunuz. Ada'da 1967 yılına kadar nüfus 2 bin imiş. O zaman Ayvalık'tan teknelerle insanlar adaya gelirmiş. Ortalık sakinmiş. 80 yılından sonra insanlar adaya akın etmeye başlamışlar. Burayı değiştirmişler tabi ki.