ANA SAYFA GİZLİ CENNETLER FOTOĞRAFLAR VİDEOLAR HAKKIMDA İLETİŞİM
Gölcük (İzmir)
HAVA
DURUMU
İzmir
17/31°
IZMIR
NE ZAMAN
GİDİLİR?
İlkbahar:
Yaz:
Sonbahar:
Kış:

Gölcük içinde yer alan ağaçlar.

 

Gölcük’ün denizden yüksekliği 1100 metre. Gölün etrafında, çam, kestane, ceviz ağaçları ve bir çok bitki çeşidi yer alıyor. Yaklaşık 7 kilometre tutuyor gölün çevresi. Gölün derinliği ise, 8 metre civarında.

Göl etrafında özellikle sabah erken saatlerde keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz.

Göl yaz aylarında serin bir havaya sahip olduğu için İzmir ve civarında oturanlar tarafından yayla olarak kullanılıyor. Kışın ise hemen yanıbaşında bulunan İzmir’in kayak merkezi Bozdağ’da olduğu gibi, karlarla kaplanıyor.

Gölün küçük bir kumsalı var. Piknik alanları, kır evleri, villalar, otel ve pansiyonlar ile kamping alanları da bulunuyor.

İLKBAHARDA İLGİNÇ GÖRÜNTÜLER
Gölcük’e özellikle ilkbaharda gidenleri ilginç bir görüntü bekliyor. Gölün yükselen suları nedeniyle, kıyıda bulunan ağaçların gövdeleri sular altında kalıyor. Böylece çiçek açan dallarıyla sular içinde gözüken ağaçlar, fantastik filmin bir sahnesiydeymişçesine sizi karşılıyor. Bu ağaçlar, sabah ve akşam ışıklarında fotoğraf çekenler için ilginç görüntüler oluşturuyor.

İlkbaharda hafta içi günlerde Gölcük’e çıkanlar ise, terkedilmiş kaba görüntüsüyle karşılaşıyorlar. Gölcük etrafında yer alan birbirinden değişik, güzel, villa ya da apartmanlar arasında istediğiniz gibi dolaşabilir güzelliklerin tadını çıkarabilirsiniz.

ALLAHDİYEN KÖYÜ’NDE SÜPÜRGECİ BAHTİYAR DEDE.

Salihli yolundan Gölcük’e çıkarken, Allahdiyen Köyü’ne gelince biraz durun. Durun çünkü burası gerçekten ilginç bir yer. İlginçliği öncesinde isminde; “Allahdiyen”.

Aklınıza bir anda “Kim diyor? Niye diyor?” soruları gelebilir. Bu soruları işte ben de, köyün girişinde, bir binanın alt katında, daracık aralık kapı arkasında, yere oturmuş, nur yüzlü, yetmişlik dede, Bahtiyar Yurttaş’a sordum. 

76 yaşındaki dede, hala bir genç gibi tarlasının kenarında yetiştirdiği süpürge otlarıyla, büşük şehirlerde varlığını bile unuttuğumuz süpürge yapıyordu.

Keyifle heyecanla, otları bir araya getiriyor. Şekil veriyordu Bahtiyar Dede. Onlarca yama görmüş pantolonu, bir kucak bembeyaz sakalıyla, saatlerce oturup sohbet etmek geliyordu içinizden onunla.

Bahtiyar Dede, köyün isminin bir zamanlar o yörede yaşayan Erenler dedesinden geldiğini söylüyordu. Söylenceye göre, Erenler Dede’sinin başını bir nedenle kesiyorlar köyün aşağılarında. Sonra da onu köyün tepesine kadar taşıyorlar. Ancak bu sırada erenler dedesi sürekli “Allah” diyerek kesik başıyla tepeye kadar geliyor. Sonra da kendisini köyün tepesine gömüyorlar. Köyün adı da buradan geliyormuş. Hatta kabri bir zamanlar Mareşal Fevzi Çakmak da onarmış. 

Günümüzde yolu biraz bozuk olsa da bilenler oraya gidip ziyaret etmeyi ihmal etmiyorlar.

Bahtiyar Dede, bir zamanlar çobanlık yaparken, 10 yıl önce tarlasının kenarına süpürge otu eken bir Bulgar vatandaşından süpürge yapmayı öğrenmiş. O günden bu yana da kendi yapıyor süpürgeleri. Yaptığı süpürgeleri de, Kula, Turgutlu, Ahmetli, Salihli gibi yörelerde kurulan pazarlarda satıyor.

Eğer Salihli üzerinden Gölcük’e çıkarsanız, Allahdiyen Köyü’nde mola verip süpürgelere bir bakın. Belki biraz sohbet eder, o güzel süpürgeleri alırsınız.

HER DERDA DEVA BALLAR SATAN ŞENAY HANIM...

Gölcük’e kıvrıla kıvrıla  virajlı yollardan giderken, zaman zaman yola kenarlarında mola vermeyi ihmal etmeyin. Çünkü tepelerden vadileri, Salihli’nin tepeden yemyeşil görünüşü izler, fotoğraf çekebilirsiniz. Çünkü etrafta gerçekten güzel manzaralar var. Bu arada yolunuzun üzerinde, Bozdağ Kırkoluklar Mevki’ne gelince, hemen solunuzda bir çeşme  beliriyor. Hayrat olarak yapılan çeşmede, neredeyse 20 borudan akan sular buz gibi.

Çeşmenin karşı tarafında, yolun kıyısında, Şenay Sarıgül, tek başına kurduğu tezgahında sizi bekliyor. Tezgahında yok yok. Öncelikle yörenin otlarından kendi elleriyle yaptığı ısırgan otlu gözlemenin tadına doyum olmuyor. Bir yanda hemen arkasında akan Bozdağ’ın eriyen kar sularından oluşan nehirin keyifli şırıltısı. Bir yanda tertemiz havada yapılan gözlemelerin lezzeti.

Öte yandan yöredeki üreticilerden alıp da, sattığı, “Bozdağ’ın harbi kekik balı” var. Neye mi iyi geliyor bu bal? 10 yıldır yol kenarındaki tezgahında satış yapan Şenay Hanım, başlıyor saymaya. “Şeker hastalığına, hazımsızlığa, mide ağrısına faydası var. Kullanımı da kolay. Her sabah bir çay kaşığı yiyeceksiniz.”

Tezgahta neredeyse yok yok. Ayrıca, kestane balı var. Çiçek balı, karakovan balı , ıhlamur balı, çam balı, hayıt balı da var. O da ne diyorsanız, hayıt, dere kenarlarında olan bir  bitki. Sepet örülen bitkinin balı. Arılar işte bu bitkilerden bile bal oluşturuyor.

Sadece bal değil. Bir de çeşitli bitkilerin, suları da satılıyor burada. Karabaş oto; kolesterol için faydalı olduğu biliniyor. Lavanta suyu ile birlikte çok iyi. Mayasıl ve basur için de basur suyu var. Ayrıca damıtılmış ısırgan otu, karabaş suyu.

Yani bir nevi yol kenarı aktarı Şenay Hanım. Yol kenarında duran müşterilerine, balları tattırıyor. Ondan sonra almalarını istiyor. Yıllardır do burada durup satış yaptığı için, müşterileri belli neredeyse. Gelip geçen günlük müşterilerine onları refarans olarak gösteriyor.

Şenay Hanım, bu satışlardan kazandığı parayla, bir kızını Tıp Fakültesi’nde okutacak seviyeye kadar getirmiş. Haline şükreden, dağ başında oturuyor gibi görünse de günlük gelişmelerden haberdar bir Ege insanı.

 

A TEPESİ
Bozdağ’a ister Salihli üzerinden gelin, ister Birgi üzerinden, Gölcük sapağına döndükten bir kaç kilometre sonra, kıvrıla kıvrıla, “Göl ha burada olmalı, ha şurada” diye aracınızla inerken,  birden sağ tarafınızda göl aniden karşınıza tablo gibi çıkar. Şaşırır kalırsınız.

İşte bu tepeye “Aaaa” tepesi denmesinin nedeni, 1938 yılında Gölcük Yaylası’na gelen İsmet İnönü, gölü gördüğü bu noktada, ilk kez gören hemen herkesi dediği gibi, “Aaaaa” dediği için, burası “A tepesi” olarak biliniyor.

İsmet İnönü’nün Gölcük’le ilgili anısı bir değil. Bir de burada kaldığı günümüzün Prenses Oteli’nde yakın zamana kadar onun kaldığı oda da içindeki eşyalarla muhafaza ediliyormuş.

Ancak yıllar geçtikten sonra, otel birkaç restorasyon görüncü, bütün otantik özelliği kaybolmuş...

Gerçekten de “A...” dedirten bir manzarası var. Kışın donan gölün karlarla kaplı ağaçları arasında, bembeyaz sessiz, sakin manzarası insana huzur veriyor. İlkbahar da ise yeni uyanan doğanın, her türlü ağacın bulunduğu yerden yeni filizleri arasından gölün mavi görüntüsünü seyretmek de keyifli. Yaz aylarında ise, insanlar İzmir’de, ödemiş’te, Salihli’de sıcaktan pişerken, daha manzarayı görünce kendinizi klimalı bir aracın içinde hissetmeye başlıyorsunuz. O sıcaklardan eser kalmıyor.

Bozdağ genel görünüm

 

YEŞİLÇAM PİKNİK ALANI

A tepesinden göle doğru inerken, yine sağda Yeşilçam Piknik Alanı’na ulaşıyorsunuz. Burada rahatlıkla piknik yapabilirsiniz.

Göl özellikle yaz aylarında serin bir havaya sahip olduğu için, İzmir ve civarında oturanlar tarafından yayla olarak kullanılıyor. Kışın ise hemen yanıbaşında bulunan İzmir’in kayak merkezi Bozdağ’da olduğu gibi, karlarla kaplanıyor.

Gölün küçük bir kumsalı var. Piknik alanları, kır evleri, villalar, otel ve pansiyonlar ile kamping alanları da bulunuyor.

 BOZDAĞ
İzmir’in en yüksek dağı olan Bozdağ, 2159 metre. Buraya çıkmak için 1150 metre yüksekliğinde olan bozdağ ilçesine gelince, 8,5 kilometre uzunluğunda olan Bozdağ Kayak Merkezi’ne çıkmanız gerekiyor. 

Bozdağ’da bulunan Mermeroluk Çeşmesi, yaz kış buz gibi olan suyu ve çevresiyle, yöre sakinlerinin en çok geldikleri piknik yerlerinin başında geliyor.

MİDAS’IN EŞEK KULAKLARININ HİKAYESİ

Bozdağ’ın bir de mitolojide ilginç bir şekilde yer aldığı hikayesi var.
 Müzik tanrısı Apollon, Bozdağ’da  lir çalmayı çok severmiş. Yeryüzünde bu liri en güzel kendisinin çaldığını söyleyip övünürmüş. Apollon bir gün en az kendisi kadar güzel lir çalan çoban Marsias’ı çağırmış. “Bu dağa iki usta çalgıcı fazla” diyerek, onu yarışmaya davet etmiş.

Yeteneklerini en iyi şekilde sergileyen Tanrı ve çobanı dinleyen jüri içinden, sadece Kral Midas çobana oy vermiş. Bunun üzerine Apollon Marsias’ın derisini yüzdürmüş. Yanlış kararı yüzünden Midas’ın kulaklarını eşek kulaklarına çevirmiş. 

Anadolu’nun bir çok müzesinde, bir  direğe bağlanmış, derisi yüzülmüş Marsias heykeli, bu hikayeyi dillendirir izleyicilerine.

ARAMA
EDİTÖRDEN
E-POSTA LİSTESİ
E-posta listemize kayıt olun, sitemizdeki güncellemelerden haberiniz olsun...
© 1998-2024 www.gizlicennetler.com sitesinde yer alan sayfaların her türlü yayın hakkı Eyüp Coşkun'a aittir.
Site sahibinin izni olmadan kesinlikle kullanılamaz, başka yerde yayınlanamaz.
Son Güncelleme: 11.01.2024    Toplam Ziyaretçi: 4.957.606