Sığacık merkezi yakın zamana kadar, günümüze kadar gelebilen eski kalesi ve içindeki yerleşimi ile birlikte, küçük limanı ve balıkçı lokantalarıyla ünlüydü.
O küçük lokantaların bir çoğuna kendi balığınız götürüyor ve sadece pişirme parası vererek, salata ve rakınızı yudumluyordunuz. Denizin kenarında yer alan bu lokantalar o ilkel halleriyle bir başka güzeldi.
Günümüzde o eski liman yıkılmış. Yerine hem yat turizminine hem de çevredeki balıkçılara hizmet verecek büyüklükte bir liman yapılmış durumda. Yine eski halini fazla aratmayan bir yapı var. Limanın hemen arkasına otoparklar yapılmış. Çevre düzenlemesi de yerinde.
ASIRLIK AĞAÇ
Sığacık’ta gezinize başlamadan önce, girişte hemen sol tarafta yer alan Deniz Market’in önünde bir soluklanın. Marketin yeniden restore edilen binasının bahçesinde bulunan asırlık ağacı mutlaka görün. Gerçekten de çok az yerde görebileceğiniz yaşlılıkta, yıllara tanıklık etmiş bu ağaç gören herkesin ilgisini çekiyor.
SIĞACIK KALESİ
Sığacık’a ilk gittiğinizde günümüze kadar ulaşan surlarıyla Sığacık Kalesi gözünüze çarpar.
Sığacık’a gidince yapacağınız ilk iş tabii ki liman yanında yer alan kale içindeki tarihi bölgeyi ziyaret etmek. Sığacık Citte Slow yani yavaş şehir ilan edildikten sonra bölgeye yönelik ilgi nedeniyle burasının taşı toprağı altın olmuş.
Kale içinde bulunan eski ufacık evler, belki aslına uygun olarak altları café, restoran, dükkan olarak kullanılırken, üstleri ise otel, pansiyon olarak kullanılıyor.
Bu nedenle ufacık evlerin fiyatları Istanbul Boğazı’ndaki yalılarla yarışır hale gelmiş. Ev sahipleri 150 metre kare ev için, 3 milyon lira ister hale gelmiş. Veren var mı bilinmez ama özellikle hafta sonları buraya yönelik ilgi nedeniyle, neredeyse boş ev kalmamış.
Buradaki otel, pansiyon gibi tesisler ise her köşede yer alıyor. Rahatlıkla kalınabilir.
Kale içinde yollar parke taşlarla kaplı olduğu için yürürken ayağınızda düz ayakkabı olursa rahat edersiniz. Ancak bazı yerlerin trafiğe açık olması nedeniyle dikkatli olmakta fayda var.
Sığacık Limanı ise, bir kaç tekne bağlanırken, genişletilerek onlarca teknenin bağlantı marina haline gelmiş. Hatta buradan Samos Adası’na feribotlar bile sefer yapıyor.
Çeşitli kaynaklara göre bu kale, 16.asırdan kalma. Kaptan Piri Reis’in önerisiyle yapıldığı söylenen bu Osmanlı kalesinin uç kısmında yer alan koğuş bölümü, restore ediliyor. Burası kültürel etkinliklerde kullanılacakmış.
Korunmak için büyük bir çaba sarfedilmese de, geçen yıllara direnen bu kale içinde, bugün Sığacık’ın yerli insanları ile birlikte turizm coşkusu yaşıyor. Daracık sokaklarında içiçe geçmiş onlarca evde, geleneksel yaşantısını sürdürüyor insanlar. Evlerin kimi günümüz mimarisine özgü yapılmış. Kimisi de eski mimarisini hala koruyor. Büyük çoğunluğu kerpiçten yapılan evler, genellikle iki katlı.
Yine de o güzelim eski mimariden evleri bulmak zor. Evlerin en büyük özellikleri kapılarının ahşaptan yapılıyor olması.
Sığacık tarihte İon medeniyetine ait 12 şehirden biri olarak biliniyor. İsminin denizcilere sığınak olan bir yer olmasından geldiği belirtilen Sığacık hakkında anlatılan öykü şöyle...
‘‘Bir gün denizciler Ege'nin azgın dalgalarına kapılır. Fırtına onları gecenin koyu karanlığında yakalar. Hiçbir yeri göremedikleri için kurtuluş ümitleri kalmaz. Derken top şeklinde bir ışık ortaya çıkar. Denizciler bu ışığı takip ederek Sığacık Limanı'na ulaşır ve kurtulurlar.’’
Limanın hemen yakınında bulunan Mustafa Efendi Türbesi'ni, limana sığınan bir denizcinin dua yeri olarak yaptırdığı söyleniyor. Çevresinde 13. yüzyıldan kalma yazılar mevcut.
AKKUM PLAJI
Sığacık merkezinde liman nedeniyle neredeyse denize girecek yer yok. Ancak merkeze 3 kilometre uzaklıkta bulunan Akkum Plajı, denizseverleri mutlu edebilecek güzellikte bir yer.
Bu plajın yaz aylarında bile sıcak olmayan serin suları, denize serinlemek içni girenleri memnun edecek güzellikte. Deniz altındaki kaynak suları bu serinliğin en büyük nedeni.
TEOS ANTİK KENTİ.
Sığacık’ta görenlerin, gezenlerin içini acıtan en önemli tarihi eserlerin başında Teos Antik kenti geliyor. Antik dünyada Dionysos için inşa edilmiş en büyük tapınak Teos'ta yer alıyormuş. Günümüzde çok az kazı yapılmıştır. Tarihi ve doğal çevre zenginliği, potansiyel değerini artırmasına artıyor ama, içler acısı durumu gelenleri üzüyor.
Binlerce yıllık uygarlığın kalıntılarının yer aldığı tarihi alan, devlet tarafından bir tek bekçiye emanet edilmiş. Etrafında ne bir tel ne bir duvar var. Nasıl olsun! Yol kenarından gözüken kalıntıların arasında sütun başları, yıkılmış anıt kalıntıları burada sadece bu kadar tarihi eser duygusu veriyor insana. Gelenler de elinde bilet koçanı, yol kenarında, tarlaların arasında dolaşan bekçinin yanına yaklaşıp ne olduğunu bile sormak istemiyor.
Kalıntıları yaklaşırsanız, bekçi de sizin yanınıza yaklaşıyor. Tarihi eserlerin çalınmaması için orada yaşayan bekçi, bildiklerini size anlatıyor. Yaklaşık 12 kilometrelik alanı kapsayan antik kalıntıların bulunduğu alanın sadece bir bölümü kazılmış. Geride binlerce yılığın tanığı bir antik bölge, araştırılmayı bekliyor.
Bekçi gelenlere, özel tarlaların arasında para parcanıp yol izinleri alınırsa, biraz araştırma yapılan antik tiyatroya gidilebileceğini anlatıyor.
Teos, tarihi kaynaklara göre, MÖ. 1000 yıllarında Dionysos'un oğlu Athamas tarafından kurulmuş. İlk görünen yapı Dionysos tapınağı. Bahar şenliklerinin yapıldığı bu kentteki diğer önemli yapılar tiyatro, agora, odeon, surlar ve liman kalıntıları. Aslan başlı taşları tapınağın girişinde görmek mümkün. Buradaki kalıntılardan bir kısmı başta İzmir olmak üzere ulusal müzelerimize nakledilmiş durumda.
Yine de geride kalan alanda, işaretlemeler yapılsa, insanlara oraya gezdirecek olan rehberler olsa, diye düşünmeden edemiyor insan.
EKMEKSİZ PİKNİK VE DİNLENME ALANI
Teos Ekmeksiz Piknik ve Dinlenme alanı, günübirlik geziler için ideal. Sığacık köyünün bir kilometre ötesinde yer alıyor.
Piknik alanının karşışısında gözünüze, bir ada çarpacaktır. Bu ada, yörede sıçan adası olarak biliniyor. Bu ada antik kaynaklarda Myonessos'a olarak geçiyor.
Miletoslu yazar Hekatorioz tarafından MÖ 500 yıllarında kurulan bir kent olarak geçmekte. Sanatçıların özellikle yerleştiği bir adaymış. Bugün adada yer alan sıvaları kısmen korunmuş olan üç sarnıç ile bazı yapı kalıntıları Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait.